Prof. Albert Einstein'ın Atatürk'e Mektubu


Atatürk, Albert Einstein ve Einstein'in Atatürk'e Mektubu (Genişletilmiş Hali):

"Ekselansları Atatürk

OSE Dünya Birliği'nin şeref başkanı olarak, Almanya'dan 40 profesörle doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye'de devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarından rica ediyorum. Sözü edilen kişiler , Almanya'da halen yürürlükte olan yasalar nedeni ile mesleklerini icra edememektedirler. Çoğu geniş tecrübe , bilgi ve ilmi liyakat sahibi bulunan bu kişiler, yeni bir ülkede yaşadıkları takdirde son derece faydalı olacaklarını ispat edebilirler.

Ekselanslarından ülkenizde yerleşmeleri ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermeniz konusunda başvuruda bulunduğumuz tecrübe sahibi uzman ve seçkin akademisyen olan bu 40 kişi , birliğimize yapılan çok sayıda müracaat arasından seçilmişlerdir. Bu ilim adamları, hükümetinizin talimatları doğrultusunda kurumlarınızın herhangi birinde bir yıl boyunca hiçbir karşılık beklemeden çalışmayı arzu etmektedirler. Bu başvuruya destek vermek maksadıyla, hükümetinizin talebi kabul etmesi halinde sadece yüksek seviyede bir insani faaliyette bulunmuş olmakla kalmayacağı, bunun ülkenize de ayrıca kazanç getireceği ümidimi ifade etmek cüretini buluyorum. Ekselanslarının sadık hizmetkârı olmaktan şeref duyan

Prof. Albert Einstein"

Türkiye'ye Gelen Bilim İnsanları:

Andreas Schwarz: Hukuk Profesörü 
Karl Strupp: Hukuk Profesörü
Wilhelm Röpke: Ekonomist
Dankwart Rüstow: İktisat profesörü
Gerhard Kessler: Ekonomist
Umberto Ricci: İktisatçı
Fritz Neumark: Hesap, Vergi Uzmanı
Fritz Arndt: Kimya Profesörü
Erich Frank: İnsülini Bulan Profesör
Hans Reichenbach: Mantık-Felsefe Profesörü
Curt Kosswig: Zoolog
Wilhelm Liepman: Dünyaca Ünlü Jinekolog
Benno Landsberge: Asurolog, Sümerolog, Tarihçi
Georg Rohde: filoloji Profesörü
Alfred Heilbronn: Botanikçi
Richard Von Mises: Matematik Profesörü
Clemens Holzmeister: Mimar (TBMM Binası)
Bruno Taut: Mimar
Ernst E. Hirsch: Hukuk Profesörü
Rudolf Belling: Heykeltıraş
Alfred isaac: İktisat Profesörü
Herbert Louis: Coğrafya Profesörü
Erich Auerbach: Filolog
Traugott Fuchs: Filolog
Karl Steuerwald: Filolog
Karl Menges: Filolog
Clemens Möller: Filolog
Felix Haurowitz: Kimya Profesörü
Hubert Melzig: Filolog
Philip Schwartz: Tıp Profesörü
Rudolf Nissen: Tıp Profesörü
Wilhelm Salomon-calvi: Jeolog
Harry Dember: Fizik Profesörü
Paul Hindemith: Besteci Müzisyen
Eduard Zuckmayer: Müzisyen
Gustov Oelsner: Şehir Plancısı, Mimar
Alfred Marchionin: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin Kurucusu
Joseph Igersheimer: Profesör, Göz Uzmanı
Carl Ebert: Opera Sanatçısı Profesör
Kurt Bittel: Arkeolog
Hans Güstav: Arkeolog
Alfred Kantorowicz: İstanbul Dişçilik Fakültesi’nin Kurucusu Profesör
Leo Spitzer: Edebiyat Profesörü
Erwin Freundlich: Astronomi Profesörü
Ernst Von Aster: Felsefe Tarihçisi Profesör
Wilhelm Peters: Psikolog Profesör
Gustov Güterbock: Hititoloji Profesörü
Ernst Rudolf Reuter: Şehir Plancısı - Mimar. (Daha Sonra Batı Berlin’in İlk Belediye Başkanı)
Walter Ruben: Arkeolog - Tarihçi
Wolfram Eberhard: Sinolog
Annemarie Gabain: Sinolog


 

 


















"Mektubu okudunuz. Mektupta Albert Einstein Atatürk’ten tehdit altındaki bu Yahudi profesörleri Türkiye’ye almasını söyler. Ve bu profesörlerin ülkemize büyük kazançlar sağlayacağını umduğunu söyler. Üstte yazdığım gibi İsmet İnönü ve bakanlar kurulu bu isteği reddetmiştir ama Atatürk bu isteği kabul etmiştir. Çünkü o dönemde ülkemizin" çağdaşlaşmaya "ihtiyacı vardır. Mustafa Kemal bu hareketinde hepimize örnek olmaktadır.

Peki, sonra ne oldu? Yahudi profesörlerin çoğunluğu İstanbul’a yerleşti. Bir kısmı da Ankara’ya gitti. İstanbul’a gelen bu profesörler İstanbul üniversitesinde çalışmaya başladılar. Ve Türkiye’ye çok büyük katkılar sağladılar. Çoğunluğu dünyanın en önemli kitaplarını yazdı. Zaten dünyanın en önemli insanlarındandı onlar.

Şimdi hepinizin aklında soru işaretleri kaldığından eminim. Kafanızdan geçirdiğiniz şeyin “bu profesörler bu kadar iyiydiler de biz neden duymadık? , hiçbirini tanımıyoruz ki?, Türkiye’de bu kadar önemli insanlar hiç yaşamadı zannediyorduk” gibi sorular olduğundan adım gibi eminim. Ama dedim ya, aklınızda soru işareti bırakmayacağım.

Kapitalizmle yönetilen dünyamızda bir çok sınıf farklılıkları oluşmakta. Kapitalizm her zaman gerçekleri saklama çabası içinde. İşte bu yüzden bu kırk önemli insandan hiçbirini tanımıyoruz. Bu insanlar gerçeği söylemeye çalıştığı için. Bu insanlar kitaplarını Türkçe yazamadılar ve eserleri Türkçeye çevrilmedi. Aslında dünyanın en önemli kitaplarıydı bunlar. Gerçeği bilmek isteyen insanlardan çok azı bu kitapları okudular.Çünkü gerçekler önümüzden saklanıyor. Ulu önder Atatürk bu profesörleri Türkiye’ye alarak büyük bir iş yaptı ama ne yazık ki seslerinin yankısı duyulamadı.
Bugünün küçükleri yarının büyükleridir öyle değil mi? Şimdi görevli olan bizleriz, gerçekleri insanlara göstermek için.

Mehmet Tüfek" - (yazıyı yazan kişi, 'çağdaşlaşmaya' yerine 'batılılaşmaya' diye yazmıştır. Ancak yanlış anlaşılma olasılığından dolayı doğru olanı yazdık.)